1.3. Çağrının Yaygınlaşması

Allah Resulü Hz. Muhammed (s.a.v.), İslam tebliğini üç yıl boyunca gizli sürdürdü. Bu süreçte sadece yakın çevresindeki insanlara İslam’ı anlattı. Gizli davet sürecinde Müslümanların sayısı oldukça sınırlı sayıda kaldı.
Süreç sonunda İslam’ı kabul edenlerin sayısı kırka ulaştı. Hz. Hamza (r.a.) ve Hz. Ömer (r.a.) gibi Mekke’nin yiğit
ve güçlü kişileri de bu süreçte İslam’ı kabul etti.Üç yılın sonunda Yüce Allah (c.c.), “Sana emrolunanı açıkça söyle ve ortak koşanlardan yüz çevir!” (1)
ve “Önce en yakın akrabanı uyar.” (2) ayetlerini vahyetti. Bu ayetlerin nazil olmasıyla da İslam’a gizli davet
dönemi sona erdi ve açıktan davet süreci başladı. Resululah (s.a.v.), açıktan davetin başlamasıyla birlikte gece
gündüz demeden, durup dinlenmeden, her fırsatta, her yerde insanları İslam’a çağırdı. Önce yakın akrabalarına
bir yemek daveti verdi. Onları İslam’a davet etti. Ancak akrabaları genel olarak ona tepki gösterdiler. Daha sonra
İslam daveti tüm Mekkelilere yayıldı.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) sokakta, çarşıda, pazarda, evlerde, nerede olursa olsun her fırsatta insanlara
İslam’ı anlatıyor, onları tevhit inancına çağırıyordu. Bunun sonucu olarak da Müslümanların sayısı günden güne
artıyordu. Mekkeli müşrikler önceleri Müslümanları önemsemediler. Ancak zamanla İslam’ı kabul edenlerin artması
müşrikleri endişelendirdi. Müşrikler hem Sevgili Peygamberimiz’e (s.a.v.) hem de ona iman edenlere kötü
davranmaya başladılar. Önceleri Müslümanlarla alay ettiler, onlara hakaretlerde bulundular. Böylece hak dinin
yayılmasını önlemeyi arzuluyorlardı. Amaçlarına bu yollarla ulaşamayınca daha şiddetli mücadele yöntemlerine
yöneldiler. İslam’ı kabul edenlere dinlerini terk etmesi için baskılar yapmaya hatta işkence etmeye başladılar.
Bilal-i Habeşî (r.a.) başta olmak üzere özellikle kölelere, arkasında kabilesinin desteği olmayan kimsesizlere
dayanılması güç işkenceler ettiler. Onları kızgın kumlara yatırıp üzerlerine sıcak ve kocaman taşlar koydular. Yapılan
baskı ve işkenceler sonucunda Sümeyye (r.a.) ve Yâsir (r.a.) adlı Müslümanlar İslam’ın ilk şehitleri oldular.
Ancak müşrikler, her türlü baskılarına rağmen yine de Müslümanları dinlerinden döndürmeyi başaramadılar.
Müşrikler, Peygamberimiz’i (s.a.v.) insanların gözünden düşürmek için ona iftira attılar. Resulullah (s.a.v.) için
deli, kâhin, sihirbaz, şair dediler. Ona, davasından vazgeçmesi için ne istiyorlarsa vereceklerini söylediler. Zengin
olmak istiyorsa para, mevki ve makam istiyorsa başkanlık, evlenmek istiyorsa istediği kadını vereceklerini
belirttiler. Ancak Allah’ın Kutlu Elçisi (s.a.v.), amacının dünyevi şeyler değil, Allah’ın (c.c.) verdiği peygamberlik
görevini yerine getirmek olduğunu ifade etti. Onların tekliflerini geri çevirdi.Müşriklerin baskıları dayanılmaz hâle gelince Müslümanlar Resulullah’a (s.a.v.) geldiler. Sevgili Peygamberimiz
(s.a.v.), onlara Habeşistan’a gitmelerini tavsiye etti. Habeşistan’da hiç kimseye haksızlık etmeyen bir
hükümdar olduğunu, orada rahat edeceklerini söyledi. Bunun üzerine 615 ve 616 yılında iki grup Müslüman
Habeşistan’a hicret etti. İslam’da ilk hicret budur. Mekkeliler, Habeşistan’a gidip hicret edenleri almak için girişimde
bulundularsa da bu çabaları sonuç vermedi.Yaptıkları baskılar sonuçsuz kalan müşrikler, yeni bir yıldırma metodu denediler. İnananları Ebu Talip mahallesine
hapsedip toplumdan dışladılar. Müminlere toplumsal ve ekonomik ambargo uyguladılar. İnananlarla konuşmayı
bıraktılar, alışverişi kestiler, onlara yiyecek ve içecek vermediler. Müslümanlar, 616-619 yılları arasında, üç
yıl devam eden bu süreçte çok zorluk yaşadılar. Sonuçta bazı vicdan sahibi kişilerin girişimiyle boykot kaldırıldı.
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol