4. Veda Hutbesi
Müslümanlar Mekke’yi fethedince Medineli müminler, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) doğduğu ve hayatının büyük

çoğunluğunu geçirdiği Mekke’de kalacağını düşündüler ve üzüldüler. Onların bu endişelerinden haberdar
olan Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.), “Hayatım sizin hayatınızla beraber olacak, ölümüm de sizin
ölümünüzle beraber olacaktır.” (1) buyurarak onlarla beraber gideceğini belirtti. Nitekim de fetihten bir süre
sonra tekrar Medine’ye döndü.
Hz. Muhammed (s.a.v.), 632 yılında hacca
gideceğini Müslümanlara duyurdu ve bunun
için hazırlıklara başladı. Allah Resulü’nün
(s.a.v.) hac için Mekke’ye gideceğini işiten
Müslümanlar da gerekli hazırlıkları yaptılar.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), kalabalık bir
Müslüman topluluğu ile birlikte hac yolculuğuna
çıktı. Gerekli şartları yerine getirerek
hac ibadetini yaptı. Böylece Müslümanlara,
hac ibadetinin nasıl yapılacağını uygulamalı
olarak göstermiş oldu. Bir hadisinde de “Hac
ile ilgili yapmanız gerekenleri benden alınız
(öğreniniz).” (2) buyurdu.
VEDA HUTBESİ
Hz. Peygamber (s.a.v.), Veda Hutbesi’nde Allah’a (c.c.) hamd ve senadan sonra kendisini dinleyen yüz
bini aşkın Müslümana şöyle seslendi: “Ey insanlar! Bilmiyorum, belki de bugünden sonra burada sizinle
bir daha buluşamayacağım. Allah’ın rahmeti, bugün sözümü işitip onu iyice kavrayanların üzerine
olsun! Benim bu sözlerimi burada bulunanlar bulunmayanlara bildirsin. Olabilir ki bildirilen
kimse burada bulunandan daha iyi anlar ve itaat eder.
Ey insanlar! Biliniz ki Rabb’iniz birdir, atanız da birdir. Bütün insanlar Âdem’den gelmiş, Âdem
de topraktan yaratılmıştır. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap’a, beyazın siyaha, siyahın
da beyaza hiçbir üstünlüğü yoktur. Allah katında üstünlük ancak takva iledir. Biliniz ki bu şehriniz
Mekke, bugününüz arefe ve bu ayınız zilhicce nasıl mukaddes ve dokunulmaz ise mallarınız ve canlarınız
da aynı şekilde dokunulmazdır. Cahiliye Devri’ndeki her türlü ribâ (faiz) kaldırılmıştır, ayağımın
altındadır. Fakat anaparanız sizindir. Ne haksızlık edin ne de haksızlığa uğrayın. Kaldırdığım ilk faiz,
amcam Abbas b. Abdülmuttalib’in faizidir. Cahiliye Devri’nin kan davaları da kaldırılmıştır. Kaldırdığım
ilk kan davası, akrabalarımdan Rebîa b. Hâris b. Abdülmuttalib’in oğlu Âmir’in kan davasıdır.
Ey insanlar! Kadınların haklarına riayet etmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye
ederim. Siz kadınları Allah’ın emaneti olarak aldınız. Onların namus ve iffetini Allah adına söz
vererek helal edindiniz. Dikkat edin! Sizin kadınlar üzerinde hakkınız olduğu gibi onların da sizin
üzerinizde hakları vardır. Sizin onlar üzerindeki hakkınız iffet ve namuslarını korumalarıdır. Kadınların
sizin üzerinizdeki hakları geleneklere uygun biçimde yiyecek ve giyeceklerini sağlamanızdır.
Kadınlar hususunda Allah’tan korkun ve onlara en iyi şekilde davranın. Ashabım! Bugün şeytan sizin
şu topraklarınızda yeniden saltanat ve nüfuz kurma ümidini ebediyen kaybetmiştir. Fakat size
yasakladığım şeyler dışında küçük gördüğünüz şeylerde şeytana uyarsanız bu da onu sevindirir ve
cesaret verir. Sözümü iyi dinleyin ve belleyin. Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Bir Müslümanın
malı, rızası olmadan diğer bir Müslümana helal olmaz. Sakın zulmetmeyin. Herkes ancak kendi işlediği
suçtan sorumludur. Baba oğlunun, oğul da babasının suçundan sorumlu tutulamaz. Allah
her vârisin mirastan payını tayin etmiştir. Artık bir vârisin diğer mirasçıları mahrum edecek şekilde
vasiyette bulunması helal değildir. Ödünç alınan şeyler sahibine geri verilmelidir. Yararlanılmak
üzere alınan şeyler de sahiplerine iade edilmelidir. Borçlar ödenmelidir. Birinin borcunu üstlenen
kefil de o borcu ödemelidir. Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine iade etsin. Rabb’iniz olan
Allah’tan sakının, ona kulluk edin. Beş vakit namazınızı kılın. Ramazan ayında oruç tutun, hac ibadetini
yerine getirin, mallarınızın zekâtını gönül hoşluğuyla verin. Yöneticilerinize, Allah’ın kitabına
uydukları sürece itaat edin ve böylece Rabb’inizin cennetine girin. Benden sonra küfre ve sapkınlığa
düşüp birbirinizin boynunu vurmayın. Benden sonra hiçbir peygamber gelmeyecektir. Ey
müminler! Size iki emanet bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldığınız takdirde bir daha asla yolunuzu
şaşırmazsınız. Bunlar Allah’ın kitabı Kur’an’la Peygamberi’nin sünnetidir.”
Vâkıdî, Kitabu’l- Meğâzî, C 3, 361-365;
İbn-i Hişam, es-Sîretü’n-Nebeviyye, C 4, s. 345-346;
Buhârî, Hac, 132, Meğâzî, 78.
(Özetlenip alınmıştır.)
Yukarıdaki hutbeden hangi mesaj ve ilkeleri çıkarabiliriz? Bu mesaj ve ilkelerin evrensel açıdan değeri
ve önemi nedir? Yorumlayınız.